3 Şubat 2016 Çarşamba

SERAY KAYA FIRTINASI




Seray Kaya fırtınası 4 Şubat 1991'de İstanbul da başladı. Seray Kaya'yı ilk olarak ATV'de yayınlanan Huzur Sokağı dizisinde tanıdık, gördük, sevdik ve içimize aldık. Artık yavaş yavaş kariyerinin adımlarını atarken FOX TV'de yayınlanan Kocamın Ailesi dizisinde Miray karakteriyle başarısına başarı katıp, milyonlarca kişisinin sevgisini ve kalbini kazandı. Şahsen ben Seray Karay'ı Kocamın Ailesi dizisinde daha çok sevdim ve diziyi izleme sebebim sadece Miray karakterinden ibaret oldu. Tabi bunda FaMir çiftinin etkisi de büyük. -burdan Ahmet Kayakesen'e selam olsun- Bir kere kadın çok asil; görünüşü, fiziği ve oturup kalkmasıyla herkesi kendine hayran bıraktı. Şunu da demeden edemeyeceğim siyah her kadına -bana göre- kolay kolay yakışmaz. Bana göre siyah Hande Doğandemir ve Seray Kaya ile bütünleşmiş durumda. Burada da yazar Hande Doğandemir ve Seray Kaya tanışıp, kaynaşmalı mesajı vermek istiyor.






Seray Kaya aslında veteriner olmak isterken birden içinde ki oyunculuk aşkı filizlenmiş. Oyunculuk hayali olmuşken, hep öyle bir hayal olarak kalacağını zannederken birden kendini televizyonda bulmuş. Aslına bakarsanız ilk başlarda ailesi izin vermemiş, hatta bu konuda kesinlermiş. Fakat Seray Kaya asla pes etmemiş oyuncu olmak için gizli gizli eğitimlerini de almış. Bu süreçin iki sene sürdüğünü de belirtelim. Huzur Sokağı projesi belirince ailesine her şeyi anlatmış güzel oyuncu ve her şey tatlıya bağlanmış. Seray Kaya, Kocamın Ailesi Miray karakteri seçmelerine giderken, karakterin tam tersi olarak şık bir şekilde gitmiş karşıdaki insanları küçük bir ikileme düşürmüş. Seray Kaya  "İÇİMDE BİR MİRAY VAR" diyerek itirafını da yapmayı da ihmal etmiyor. Meğersem hep içinde saklamış Miray'ı. 







Seray Kaya; elim dursa bacağım durmaz, bacağım durur dilim durmaz diyerek kıpır kıpır olduğunu da  söylemiş bir röportajında. Jack adında dünyalar tatlısı bir köpeği var. Seray Kaya, köpeği ve kendisi arasındaki ilişkiyi "Aramızda sessiz bir dil var." diyerek açıklamış. Buradan da anladığımız üzere Seray Kaya tam bir hayvan dostu. Ayrıca sokak hayvanları ile ilgili çalışmaları olmuş ama böyle şeyleri pek dile getirme konusundan taraftar değilmiş.  Hata yapmaktan korkmadığını ve bir insanın hatalarıyla büyüyüp, ders çıkarıp, olgunlaştığını da savunmuş. Seray Kaya bu kadar iyi niyetli olmasının dışında ayriyetten aşırı samimiyetli bir kadın. Twitter hesabına şöyle bir göz gezdirdim de hayranlarına teker teker cevap vermesi yetmezmiş gibi bir de kendisi etiketleyip sevgisini sunmayı ihmal etmemiş. Hayranları gerçekten çok şanslı. 








Seray  Kaya ne kadar şuan başarılı bir oyuncu olsa da her oyuncu gibi onunda işiyle ilgili bambaşka bir hayali var. Uç karakterleri oynamak çok istiyormuş. Bu karakterlerin şizofren, deli, lezbiyen veya dahi bir kadında olabileceği hakkında açıklmasını da yapmış. Bu karakterlerin arasından en çok şizofren karakterini oynamak istiyor hatta bunun hakkında kısa bir film bile yazmış. Böyle bir teklif gelmezse kendi yazdığı filmi çekeceğini de söylemiş. O zaman hemen ya teklif gelsin ya da Seray Kaya kendi yazdığı projesine başlasın da biz de, onu sevenler olarak şöyle güzel bir görsel şölen yaşayalım. 







Siyahın yakıştığı nadir kadın, acısıyla tatlısıyla yeni yaşın umarım sana kendin ve hayranların kadar güzel şeyler getirir. Şansın, kalbin hep açık olsun Seray Kaya!









24 Kasım 2015 Salı

Komik Olduğu Kadar Duygusal Adam; Arif Diren

Sevdiği kıza böyle güzel bakabilen adamları sevelim...


Aşkla yakından uzaktan ilgisi olmayan Güney'in hastahane köşelerinde Songül'ün başından bir saniye bile ayrılmadan bekleyeceğini, kim derdi veya tahmin edebilirdi?

Kabul edelim ki 22. bölümde hepimiz Arif Diren'den güzel bir performans bekliyorduk ama bu kadar muhteşem ve bölümü ayakta götüren bir performans sergileyeceğini düşünememiştik. Bugüne kadar dizi de hep "oh be" çektiğimiz karaktere can verdi. O kadar sırların, entrikaların ve dramın olduğu bir dizi de bizim yüzümüzü güldürebilen dizide ki en nadir karaktere can veriyordu Arif Diren. Gel görün ki, komedinin üzerine cup diye oturduğu Arif Diren'e meğersem dram ne kadar da yakışıyormuş. Hepimiz Güney'in yüzünde ki o Songül'ü kaybetme korkusunu hissettik, hissetmekten öte dibine kadar yaşadık. 

Güney'i izlerken içimden şunu geçirdim "Vay be, nereden nereye? Daha ilk bölümde polislere sırf kendisini kurtarmak için Songül'e iftira atan Güney şimdi onu kaybetmekten delicesine korkuyor." eğer bunu siz de içinizden geçirdiyseniz Arif Diren'e bir brova daha. Dizinin Güney ile ilgili en beğendiğim sahnelerden biri ise Songül'ü kaybetme korkusunu, öfkesine yansıtıp kendisini biraz daha rahat hissetmek adına tüm siniri Burak'tan çıkarması.


Songül'ün yanındaki Güney'i seviyoruz !!


Güney Songül'ün durumunun kötüye gittiğini öğrendikten son sahneye kadar ölü gibiydi. Ağlamak istiyordu, gözleri kıpkırmızıydı ama ağlayamıyordu ki son sahneye kadar. Songül gerçek hayat ve rüyası arasında bir savaş verirken, gerçek hayatında onu seven bekleyen Güney belki de bin kez ölüp ölüp dirildi. İşte tam o zaman serbest bıraktı gözyaşlarını, nefes alıp verişi değişti, belki de ilk defa ölmeyi diledi. Hatırlarsanız sırf Songül'ün ilgisini çekebilmek için yoktan yere hayatında bir dram yaratmıştı. Yalanı ortaya çıktığında ise "Benim hayatımda hiç dram yok. Yok anasını satayım yok." diye yakınmıştı. İşte sevdiği kız ona bir günde kaybetmeye korkacak kadar sevmeyi, pişman olmayı ve acı çekmeyi öğretti. Hemde o kadar çok korkuyordu ki rahat rahat uykuya bile dalmadı, en ufak bir seste uyanıp "Songül" diye haykırabilecek kadar çok seviyordu kızı. 

"Sahip olduğun en değerli şeyi kaybetsen nolur?" sorusuna kesin ve net cevap olarak "Hiç düşünmedim, kaybetmem çünkü." diye cevap veren Güney'in sevdiği kızı kaybetme korkusunu izledik, iyi ki de izledik. Komik olduğu kadar, duygusal adam Arif Diren; yine çok iyiydin her bölüm güldürdüğün bu suratları bu bölüm ağlattın. İyi ki varsın cool adam, SonGün tayfadan selamlar ... 

29 Ekim 2015 Perşembe

Kıvırcık Saçlı ve Güzel Gözlü Yıldız

30 EKİM MUCİZESİ; GÖKÇE AKYILDIZ




Kıvırcık ve güzel gözlü kızları sevelim..



Gökçe Akyıldız'ın doğum günü için yazı yazılacağını duyduğumda tutamadım kendimi ve hemen atladım. Uzun zamandır hakkında yazmak istediğim bir oyuncuydu, şansımı kaçırmak istemedim. İsterseniz ilk önce güzel oyuncuyu biraz tanıyalım.



jennifer lawrence'ye olan benzerliğide gözümden kaçmadı değil.
Ama bizim kızımız tabiki de daha güzel


Güzel oyuncu Gökçe Akyıldız, 30 Ekim 1992'de (23 yaşında) Sinop Ayancık'ta dünyaya geldi. Sultangazi Lisesi’nden mezun olduktan sonra Haliç Üniversitesi Konservatuvarı’na girdi ve buradan mezun oldu.
Akyıldız, oyunculuk ile küçük yaşlarda tanıştı. İlk olarak 2001 yılında Siyasi partilerden birisinin reklam filmlerinde oynadı. Ardından 2002'de vizyona giren Bir Tutam Baharat adlı sinema filminde boy gösterdi. Sırlar Dünyası, Sahra, Beşinci Boyut gibi dizilerde de rol alan Akyıldız, 2007 yılında yayınlanan Ezo Gelin dizisinin kadrosunda yer aldı.  



Küçük Gökçe :)


2008 yılında Samanyolu ekranlarında yayınlanan Kollama adlı dizide Nurbanu Sultan adlı rolüyle izleyici karşısına çıktı. 2011 yılında Hayat Devam Ediyor adlı dizi de Zozan Fırat karakterini canlandırdı. Şükran Ovalı'nın başrolünde olduğu Kötü Yol ve Bizim Okul gibi dizilerde de rol aldı. 

Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül çiftinin başrollerinde oynadığı Fatih Harbiye dizisinde de Aslı karakterine can verdi. Eğer bana soracak olursanız Gökçe Akyıldız'ı en iyi bu dizi de tanıdım ve gerçekten oyunculuğuna ba-yıl-dım.

Akyıldız'ın geçmişine baktığımızda sizde görüyorsunuz ki uzun bir süreç var. Güzel oyuncu işine yıllarını vermiş, açıkçası iyi ki de vermiş. Türkiye'nin Gökçe Akyıldız gibi başarılı, bu işi gerçekten istediği için yapan oyunculara ihtiyacı var.


Allahım kız ayrı bir cool :) Arif  Diren'e rakip çıktı!! :)


Gökçe Akyıldız'ın çocukluk halini hepimiz çok iyi hatırlayamasakta, mutlaka ekranda gördüğümüzde anımsıyoruzdur. Şimdilerde güzel oyuncu hikayesi oldukça güçlü, gerek oyuncularıyla gerekse her pazartesi zirvede kalmasıyla dikkat çeken Kırgın Çiçekler dizisinde Songül karakterini canlandırıyor. 

Gökçe Akyıldız ve partneri Arif Diren
Setin en ama en cool çifti :)

Her bölüm sonu şunu diyorum "Bir insan, bir rolü nasıl yaşar?" dikkat ederseniz "oynamak" demiyorum. Gökçe Akyıldız'ın seyirciye gösterdiği duygunun kesinlikle sadece oynamak ile alakalı olduğuna inanmıyorum. Oynamaktan çok artık Gökçe Akyıldız, Songül olmuş.








Oyunculuğu bir yana, her türlü samimi tavırlarıyla da hayranlarına büyük bir örnek. Bir kere, hiç üşenmeden her hayranının yazdığıyla elinden geldiği kadar tek tek ilgilenmeye çalışıyor, sete gelen herkesle teker teker ilgilenip, video ve fotoğraf gibi isteklerini geri çevirmemek için elinden geleni yapıyor. Bir hayran için sevdiği bir ünlünün, böyle güzel, anlamlı şeyler yapması çok güzel ve ona olan sevgimizi bin kat daha arttırıyor. 

Ben artık Gökçe Akyıldız'ın sihirli güçleri olduğuna inanıyorum. Öyle bir yeteneğe sahip ki, diziyi izlerken kurgusal bir şey izlediğimizi ve aslında Songül diye bir karakter olmadığını bize unutturabiliyor. Sanki gerçekten, Songül diye birini tanıyoruz ve o dizide gördüğümüz aynı şeyleri yaşıyor gibi hissediyoruz. Hani derler ya oynamıyor, yaşatıyor diye işte öyle bir oyuncu Akyıldız.






Kıvırcık Saçlı ve Güzel Gözlü Yıldız, Songül ve diğer sayamadığım bir çok karakterine can vermiş olduğun için çok şanslısın, bizse senin gibi bir yeteneği izlediğimiz için çok şanslıyız. Başarıların daim olsun ve o yüzündeki güzel gülümsemen hiç sönmesin.


SonGün tayfadan selamlar ;)




6 Ekim 2015 Salı

Uzaydaki Mavi Gözlü Çocuk ve Koca Gözlü Kız

Ah ah, nasıl bir bölümdü değil mi? Ali ve Selin sahnelerinin her birine aşık oldum. Hatırlarsanız geçen bölümün son AlSel sahnesinde Ali Selin'e "Emre'ye geri dön!" demişti. Dizi de Selin'in inadını bilmeyen yoktur Tabi ki de sırf Ali'ye inat olsun diye Emre ile buluşmayı kabul etti.

Emre Selin'in hoşlandığı kişinin kendisi değil de bir başkası olduğunu anlamıştı fakat Selin Emre'ye bunu inkar etmişti. Çünkü bunu kabul edemiyordu ama içinde Emre'ye değil de mavi gözlü küçük bir erkek çocuğuna karşı farklı şeyler hissettiğinin farkındaydı. 


Tablo gibi değiller mi, yahu?


Selin'i babasından koruyan bir Ali Mertoğlu gördük bu bölümde. İçimiz rahat olsun ki Selin'i üzen Nazlı, babası hatta annesi bile olsa Ali susmayacak ve Selin'i sonsuza kadar koruyacak. Ben bize bu garantinin bu bölüm verildiğine inanıyorum.


Selin Ali'ye Nazlı için "O adamla görüşmesine izin veremem." dediğinde Ali ona o kadar güzel bir cevap verdi ki. "Vermeyiz." ben tam o replikten sonra onlar öpüşmeden, sevgili olmadan anlamıştım onların birbirlerine ait oldukları.

Ali ve Selin'in aşkını çok farklı seviyorum. Onlar bize öpüşmeden, sevişmeden bir olabilmeyi gösterebilen nadir çiftlerden.

Selin içindekileri bağırarak dökerken arkadan mavi gözlü çocuk "Ben hep senin yanındayım." diye bağırdı. Daha sonrasından Selin neden peşini bırakmadığını sorduğunda Ali'nin o çaresiz cevabı beni benden aldı. "Olmuyor, yapamıyorum. Deniyorum ama beceremiyorum." ah ah, biz bu çocuğun aşkına aşık olduk işte. Bu çiftin aşkına ben Ali sayesinde inandım. Selin'e bakarken o mavi gözlerinin daha çok belli olmasına aşık oldum, olduk.

Selin hoşlandığı çocuğun ismini haykıracağını söylediğimde bilmiyorum herkes hissetmiş midir ama, ben Ali'de bir tedirginlik hissettim. Ya ben değilsem? diye düşündüğünü tahmin ediyorum. Ama Selin "UZAYDAKİ MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK" diye bağırdığında Ali o kadar masum küçük çocuklar gibi kapattı ki gözlerini...sanki yıllardır bu anın hayalini kurmuş ve gerçekleşmesini hem çok istemiş, hemde çok korkmuş gibiydi. 

Selin "Öğrendin mi şimdi?" diye sorduğunda Ali "Öğrenmedim." dedi. Ah, korkak çocuk...sevilmekten, sevmekten korkma. 



Onlar birbirlerine çok yakınlar ama çokta uzaklar. Hayatlarının hızında kendini kaybetmiş ama bir araya geldiklerinde kendilerini bulan bir çift. Onlar benim gözümde sadece aşık iki insan değiller. Onlar benim gözümde iyi de bir dostlar.

UZAYDAKİ MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK VE KOCA GÖZLÜ KIZ'IN HİKAYESİ..

KENDİNİ BULMA HİKAYESİ...















23 Eylül 2015 Çarşamba

Setin en Cool'u; Arif Diren

Benim ilk olarak Emre Kınay'ın başrolünü paylaştığı "Sil Baştan" dizisinde tanıdığım daha sonra ise cool tarzı ve "Kırgın Çiçekler" deki dizisiyle daha çok sevdiğim Arif Diren hakkında bahsedeceğim. 

Kendisi hakkında çok bir bilgiye sahip değilim ama internetten okuduklarım kadarıyla ilk önce size biraz kendisinden bahsedeceğim.

Arif Diren, 13 Mayıs 1989 doğumlu yakışıklı oyuncu, 2011 yılında başrolünü Tolga Çevik'in paylaştığı Sen Kimsin filmin "Çayçı Selim" rolüyle izleyicilerin karşısına çıktı. Daha sonra ise 2014 yılında ATV 'de yayınlanan, Emre Kınay'ın başrolünde olduğu "Sil Baştan" dizisinde Tunç karakteri ile daha da tanındı. Ne yazık ki, bugünler de bütün güzel dizilerin bittiği gibi Sil Baştan da o kadar uzun soluklu bir dizi olamadı. 

Şimdilerde ATV'de yaz dizisi olarak başlayan reytinglerin birincisi, Kırgın Çiçekler'de Güney rolünü oynuyor. Oyuncu bu dizi de sonra artık genç kızların sevgilisi oldu, tabi benimde :)

Arif'in Tunç karakterini çok iyi biliyorum. Dizi de Pınar Deniz'in canlandırdığı karaktere aşık olduktan sonra, masumluğunu yitiren kötü bir adama dönüşüp yalanlarla sevdiği kızı yanında tutmaya çalışan, talihsiz bir aşıktı. Dizinin finalinde her şey ortaya çıkmıştı ve Tunç karakteri malesef yalnız olan taraf olmuştu. 

Kırgın Çiçeklerde beklediğimin tam tersi bir karakterle ortaya çıktı. Diziye kötü bir çocuk olarak başlayan Güney, Songül'le birlikte ilk kıpırtıları, ilk hoşlanma duygusunu tattıktan sonra iyi bir çocuk olmaya başladı. 

Songül onun yüzünden çok zor şeyler yaşasa ve onu affetmemekte ne kadar kararlı olsa da Güney'in pes edeceğini pek sanmıyorum. Çocuk aşık arkadaşlar..

Dizi de başrol kızlarımızın yeri ap ayrı bende ama; Arif Diren başkadır.. Dizi de kendisine has oyunculuğu olduğuna inanıyorum.. Dizi de gergin sahnelerden sonra sıra Güney (SONGÜN) sahnelerine geldikten sonra bir rahatlama geliyor. Dramın bol olduğu bir dizi de Güney gibi sempatik bir karakter olması insanı dinlendiriyor.. 

Aynı dizi de birlikte rol aldıkları Burak Arslan "setimizin en cool u Arif Diren" diye bir açıklama yapmıştı Twitter hesabından. Evet, kesinlikle haklı..Sizden rica ediyorum Arif Diren'in instagram hesabına bir göz atın genel de siyah-beyaz fotoğraflarıyla ne kadar cool olduğunu anlayacaksınız.. Cool olmanın verdiği bir sempatikliği de var..

Sosyal medya da kendisi hakkında bir kaç video gördüm.. Arif'e deprem oldu şakaları mı yapılmamış oh oh neler neler? (fasulyeokuzu burdan ulaşın bana videoyu yu görmeyenler) 

Bu arada en şikayetçi olduğum şeylerden biri sosyal medyaya olan uzaklığıydı ama periscope hesabında sosyal medyayı pek kullanamadığını söylediğinde yüzümde kocaman bir gülümsemeyle birlikte bütün şikayetim bitti. Arif Diren cool adam diye demiyorum ben boşuna, adam bütün farklı davranışlarıyla cool.. Ayrıca az tweetleri, takipçi sayısı, takip ettiği sayısıyla da çok cool gözükmüyor mu? 

Ya da bana öyle geliyor..Ama size bunu söyleyebilirim ki Arif Diren'i periscope da su doldururken gördüm öyle bile cool.. Her şeyiyle cool adam iyi ki varsın, başarıların daim olsun.. SonGün tayfadan selamlar :)
Siyah-Beyazın en güzel tonu


Siyah-Beyaz'ın en güzel tonu 2

Fotoğrafın her yerinden coolluk fışkırıyor, yahu!!

















15 Eylül 2015 Salı

Zirve de kalan; KIRGIN ÇİÇEKLER

Kırgın Çiçekler dün akşam yayınlanan bölümüyle her kategoride Güneşin Kızları ve Paramparça dizilerini geçerek birinci oldu. Her hafta Sezon Finali havasıyla izleyiciyi kendine hayran bırakıyor. Oyunculuk ve set arkası çalışan ekip zaten harika.

Dizimize Birgen Engin geçtiğimiz bölümlerde dahil oldu, iyi ki de gelmiş. Gerçek hayatta çok mütevazi bir kadın olsa da dizi de ki rolü için aynı şeyi diyemeyeceğim. Diziyi izlerken tek düşündüğüm gerçekten Banu ve Mesuda gibi anneler var mı? Var demek ki..

Bu bölüm bir şey fark ettim ki Eylül çok güzel gülüyor. Bence hep gülmeli. Serkan'ın yanında ilk defa onu eğlenirken gördüm. 

Ah ah dizinin en sevdiğim beni gülmekten öldüren çiftim Songül-Güney. Gerçekten yaz dizilerinde ki en favori çiftlerimden biridir. Birbirleriyle atışma sahneleri aralarında o çekim, zıtlık herşeyiyle izlettiriyorlar kendini. Hele de Arif Diren'in gülüşü. Bence o çocuk hep gülmeli.. Dizi de de gördüğümüz üzere Güney karakteri sadece Songül'ün yanında güzel gülüyor. 

Bu bölüm gördüğümüz üzere Songül'ün Güney'e bu kadar sert tepki vermesinin nedeni kırılmakmış. Kızımız bunu açıkça Güney'e de söyledi. Aslında Güney ona çok güzel bir cevap verdi. "Belki sen beni kırarsın" dedi. 

Güney kızları kırmayı fobi haline getirmiş bir karakter olanarak biliniyor ve kalbinin kırılmasına alışık değil. O yüzden Songül'ün onu kırma olasılığı yüksek, aynı zaman da küçük bir söz hareketle bile kırılmaya müsait bir kalbi olduğunu düşünüyorum Güney.


Güneyin bacakların da maşallahı var :)

Ben diyorum ki bu Cemre'nin hikayesi kullanılsa ve Güney arkadaşı için üzülen kızımızı teselli etse. Songül muhakkak ki hastanede dağılan arkadaşlarını toparlamak için elinden geleni yapacak. Sonra sıkılsa bunalsa ve hastanenin bahçesine çıksa Güney de arkasından tabi.

Songül ağlamamak için kendini tutarken Güney arkasından sarılsa ve fısıldayarak "Ağla..benim yanımda utanmadan her şeyi yapabilirsin." dese ve sonra Songül'ü kendine doğru çevirip "Benden korkma, çekinme.." dese ve ağlama noktasına gelen Songül kendini Güney'in sıcak kollarına bıraksa. Ne güzel olurdu değil mi?




Ben size diyeyim arkadaşlar bu çift oldu.. Bu arada bu bölüm fazlalaşan sahneler de gözümden kaçmadı. Tekrar tebrikler Kırgın Çiçekle ailesi.







14 Eylül 2015 Pazartesi

Fasulye Öküzü ve Arıza'nın hikayesi

Bugün ki yazım da size Güneşin Kızları'nın iki atarlı sorunlu çifti Fasulye Öküzü ve Arıza dan bahsedeceğim.

Nazlı genelde itici bulunan karakterlerden biri. Her şeye aşırı tepki verildiği düşünüyor. O öfkesiyle acısını kapatmaya çalışan bir karakter aynı Savaş gibi. Bugün ki bölüm de kendine "Ağlama Nazlı, ağlama." diye uyarırken gördük. İçimden şunu dedim hep "İzin ver kendine Nazlı ağla rahatla yak dök içinde saklama." diye. 

Bilmiyorum belki de Nazlı'yı bu kadar anlamamın sebebi karakterimin biraz ona benzemesidir. Şöyle yorumlar çok gördüm. "Nazlı çok itici davranıyor. Nazlı tatlı olmaya çalışıyor. Savaş'ın yerinde olsam bu çocukla uğraşmazdım. Nazlı ilk aşk heycanını yaşarken tatlı olduğunu zannediyor." Ve kesinlikle hiç birine katılmıyorum.


Nazlı çocukluğunu yaşayamamış bir karakter. Kardeşleri ve annesinin karşında kendinde bir sorumluluk hissetti. Koruma isteğiyle dolup taştı. O İzmir'de ki evlerinde hiç olmayan baba veya abi olmaya çalıştı. Kendi üzüntülerini hep boş verdi ailesinin üzüntülerini kendi üzüntüsü yerine koydu. Ama Savaş'ı görünce her şey değişti çünkü ilk defa o vardı kendisi vardı ilk defa Nazlı olduğunu hissetti. Savaş'la birlikte kendi sorunları üzüntüleri de gün yüzüne çıktı. 


Burda var ya resmen Nazlı olup ağladım.
Savaş Nazlı'yı farkında olmadan çok üzdü aslında. Nazlı'ya yapabileceği en kötü şeyi yaptı ve kendisine aşık etti. Aslında Nazlı Savaş'ta kendini gördü. Onunla arkadaş olmaya çalıştı ama ta ki kalbi onun yanında olması gerektiğinden fazla atıncaya kadar. 

Belki Nazlı Melisa yokken Savaş'ın karşısına çıksaydı Savaş ona kesin aşık olurdu. Ben Savaş'ın Nazlı'ya aşık olma çabasını gördüm hissettim ama Nazlı'nın da dediği gibi Melisa'ya baktığı gibi BAKMIYORDU. 


Büyük harflerle yazdım çünkü bu bölüm bütün düşüncem gitti. Melisa ve Savaş'ın son sahnesinde hatta bütün sahnelerinde Savaş'ın gözünde sadece hayal kırıklığı ve nefret gördüm. En son ki SavNaz sahnesinde ise istediği tutkuyu ve aşık bakışları.

Var mı böyle kız ya?


Son olarak cümleyi toparlıyorum. Onlar bana göre tam birbirlerine aitler. 



NOT: Bence dizi de Melisa Savaş'ı Haluk ile aldattı. Yani Savaş bu HalMel olayını öğrendikten sonra asla bırakmaz Nazlı'yı. Ama ben diyim bu Melisa fena engel olacak gibi.